• birincicoguldanismanlik@gmail.com
  • Kartaltepe Mahallesi İncirli Caddesi No:72 Daire:12 Bakırköy/İstanbul
  • +90 501 048 96 18 / +90 543 714 17 10

Yazılar

Sessi̇zli̇k Akışı Deği̇şti̇rme Noktasında Çok Güçlüdür



Güneş, birbirine yakın duran adamla kadının omuz hizasında parlayıp omuzlarının arasından sızarak hızını yitiriyordu. İkisi arasında var olan sessizlik dışında her şeyin sese dönüştüğü bir yer vardı.

Böyle zamanlarda en iyisi deniz kenarına gelmekti. Denizin keyfi yerindeyse dalgalarıyla kıyıya güzel kelimeler bırakırdı. Sahile vuran kelimelerden ,birbirlerine söyleyecek anlamlı cümleler oluşturup gülümseyerek son verirdi bu sessizliğe.

Denizin keyfinin yerinde olduğu bir gündü ama ikisi de bedenlerinde taşıdıkları soru işaretlerinin yükünü tutuyordu. Bu sessizlik , bir çok şeyin habercisi gibi gelip kurulmuştu sahile.

Mavi kızıl bir çizginin karşısında oturup birbirlerine bakmamak için etraflarındaki deniz kabukları ile oynadılar bir süre. Kadın bütün gün güneşin kızgınlaştırdığı kumların arasında kendine yer edinmiş kabukları toplayıp kule gibi duran kumların üzerine diziyordu sırayla. Adam büyük bir boşluğun içinde yittiğini hissederek avuç içlerinden kumları akıtıyordu sonsuzluğa.

Derin bir nefes aldı kadın , mavilik doldu ciğerlerine. Adam heyecanlandı, böyle bir nefesin ardından dökülecek ciddi kelimeler vardı, biraz da ürperdi belki de. Ilık , tatlı bir rüzgar esti denizin üzerinden. Gözlerini kapattı kadın. Rüzgarın taşıdığı renkleri de bir solukta kattı ciğerlerine.  Sonra gözlerini açıp devam etti kumla oynamaya. Şimdi nefes alma sırası adamdaydı, çünkü konuşmamıştı kadın.  Umutlandı adam, gün boyu güneş ışığının değdiği yerlerde şarkılar söyleyen balıklar kadar sevindi bu duruma. Aslında ikisinin de yüreği, karşılarında duran maviliğin berraklığı kadar temizdi. “Bana söylemek istediğin bir şeyler var mı?” , diye sordu kadın.

Adam kadının yüzün bakamadı bir süre, yerdeki açık koyu kum tanelerini inceliyor zaman kazanmak için sürekli gözlerini başka yerlere kaçırıyordu. Gözlerini hiç kaçırmadı adamın üzerinden. O baktıkça kaçamak bakışlarla kafasını hafifçe kaldıran adamın yüreğine mavilik akıyordu. Telaşlı, heyecanlı ses tonuyla sadece “Bilmiyorum.” diyebildi adam.

Aslında konuşmak istediği çok şey vardı. Şimdiye kadar ona olan sevgisinden bahsedemediğini düşünüyordu., ne söylemek istese söylemeden kadının anlamasını , böyle bir mucizenin gerçekleşmesini istiyordu. İstediği gibi olmadı tabi. Kadın bir süre daha sessiz kaldıktan sonra: “Kafamızda taşıdığımız soru işaretlerine konuşarak cevap verebileceğimizi düşünüyorum. Tek taraflı konuşmak, söylediklerimin bana geri dönmesinden başka bir hal değil. Söylediklerime ,sorduklarıma karşılık bir iki cümle duymak istiyorum.” dedi.

En doğal hakkı bu ,diye düşündü adam. Yine de konuşmaya cesaret edemedi. Saklamaktan yorulduğu ne kadar kelime varsa hepsini sustu. Uzunca hem de.

Kadın, bunca zaman denk geldiği sessizliği kendi sesiyle derinlere ittiğini biliyordu. Yüreğinde adam için ayırdığı yer, gökyüzünde eş değerdi ama ağır geliyordu artık bu sessizlikle karşılaşmak. Yankılanan sesin ardından güvendiği, mutlu olduğu o sesi duyamaması yavaş yavaş tüketiyordu rüyalarını.

Avucunda tuttuğu kum tanelerini bıraktı yerine yavaşça. Bu güne kadar taşıdığı zaman gibi akıp gitti ellerinden. Omuzlarından beline doğru ip gibi süzülen saçlarını düzeltti parmaklarıyla. Etrafına bakındı, belki de bir gidişin yaratacağı hissi ne kadar geç yaratırsam o kadar az incinmiş olurum diye düşünüyordu.

“Kendini ne zaman yalnız hissedersen sessizliğine sığın, sana veremediği cevapları aramaktan yorulduğunda beni anlamış olacaksın. Ben ise hayatında hep yutkunduğun bir geçmiş olarak var olacağım.” dedi. Ayak parmaklarıyla hafifçe dokunmasıyla deniz kabuklarını dizdiği kum yığını dağıldı. Sonsuzluğun içine karıştılar. Geriye sadece şarkısını yitirmiş balıkların var oluş döngüsü, gökyüzüne veda etmiş güneşin kızıllığı, sesini saklamış deniz ve sessizliğinde çırpınan adam kaldı.

Ilık bir rüzgar esti kadının ardından. Adamın yüreğindeki sessizliği ağırlaştırıp kayboldu.

Adam mı? Sessizliğine yenilmiş ,mavi bir hayatı yitirmiş, tükenmiş bir bedenle zamanın pişmanlığı getirmesini bekler oldu. Hissettiği sadece buydu, sonu olmayan yalnızlık…

 

Uzm. Psk. Dan. & Psikoterapist 
Ece Özge Karakuz

04.09.20

01.50

Yazılar