• birincicoguldanismanlik@gmail.com
  • Kartaltepe Mahallesi İncirli Caddesi No:72 Daire:12 Bakırköy/İstanbul
  • +90 501 048 96 18 / +90 543 714 17 10

Yazılar

OTANTİKLİK VE ELALEM



Başkası olma kendin ol , böyle çok daha güzelsin. Tam olarak bu cümle çağrışıyor zihnimde. Sartre’ın bakış açısından  insan  önce  var olur,  kendisi  ile karşılaşır,  dünyada kendini var  eder  ve kendine   yer açar ve ancak  bunlardan  sonra kendi özünü tanımlayabilir. Kendini tanıdıkça ,kabul ve sınırları da oluşmaya başlar. Kendi iç sesini duymak, kendini tanımak, kendini bilmek dışarıdakilerin sesini daha çok kısmayı sağlar. 

Somut yaşamda evlerimiz, eşyalarımız, giydiklerimiz, arabalarımız, çantalarımız, kokularımız birbirine benzedi. çoğu zaman, çoğumuz bundan mutlu olabiliyoruz. bazen de bazılarımız kaygı , şüphe ve boşluk hissi yaşıyor ve bu şüphe ve boşluğu hazlar ile doldurmaya çalışıyor yada kaygıdan kaçarak tekrar güvenli alana dönüyor yada kaygıya kulak veriyor. Yaptığımız yada yapmadığımız, seçtiğimiz ya da dışarıda bıraktığımız her şey bize dair bir şey söyler. 

Kişinin   diğerleri ile paylaştığı bir dünyası vardır.  Diğeri olmak yerine diğeri ile olmak anlaşılmalıdır. Burada öznelliğimiz korunurken diğeri ile olan ilişkimizi de sorgulamamız ve nesneleşmemiş ilişkiler kurmamız gerekir.  Aşk, arkadaşlık, eş ilişkilerimize baktığımızda ne gördüğümüzü söyleyebilmemiz gerekir. Oradaki ilişkilere baktıkça kendimize de bir bakıma bakıyor oluruz. 

Sorgulanmaz bir şeklide verilen rolleri kabul ediyorsak : Diğer’lerinın yaptığı şeyleri yapan biri,      söylediği şeyleri söyleyen biri,  inandığı şeylere inan biri’ olarak bize ait  olmayanı ortaya çıkartmış oluyoruz. Biz ‘diğer’ lerine direnecek olursa reddedilme soyutlanma ve özgürlüğümüzü  reddetme riski ile  i karşı karşıya kalabiliriz. . Bu riski almamak için güvenli gördüğümüz yerde kalarak anksiyetimizi azaltabiliriz. Hepimizin ‘diğer’ leri birlikte hareket etme eğilimi vardır. diğerlerinden etkileniriz ve bu etkilenme bizim kim olduğumuzu yada olmadığımız bize söyler....

Kendimize yolculuğa çıktığımız ve kendimizi tanıdığımız her geçen gün; İçe dönüklük –  Dışa dönüklük; Egoizm - Başkalarını   düşünme/ Fedakarlık ; Diğerine güven  –  Diğerine güvensizlik , Ait olma –Tecrit; Rekabet  – İş birliği; Uyum – Bireysellik. Bu kavramları sorgular oluyoruz ve kendi içimizden başlayan dönüşüm çevremize yansımaya başlıyor dalga dalga. Kendine yakınlaşan bireyde hayır kelimesi ve sınır kavramı gündeme geldikçe hem kendine inanan hem kendine güvenen hem de kendi seçimleri içine sinen bir süreç başlıyor. Ve buradaki artık ,çevredeki insanların ve dahası müdahil olana elalem takımı ile birlikte ama kendi otantik varoluşumuza yakın bir düşüncesel ve eylemsel süreç olarak karşımıza çıkıyor.

Kendini keşfetmek, tanımak ve kabul etmek sonra bu un üzerine geliştirmek otantikliğe adım adım yaklaşmaktır. .  İnsan varoluşun temelinde yaratma arzusu   yatar. . Jung yaratıcılığın, yaşamın özünde olduğunu, yaratmak isteyen bir enerjinin insanın içinde insandan bağımsız olarak hareket ettiğini söyler. yaratma arzusu kendimizi deneyimlerimizi ilişkilerimizi kapsadığı gibi bir eseri, bir ürünü yaratmayı da kapsar. 

 Peki  yaratıcı enerjiyi fiile dönüştüren ve dönüştüremeyen insan arasındaki fark nedir? Hangimiz hayatlarımızı yaratıyoruz (özgürlük; seçim ve sorululuk) . evimi,  eşyayı, giydiğim elbiseyi, zaman geçirdiğim çevreyi, arkadaşı ustaca hayatıma yerleştiriyor muyum. kendimi nasıl bir evde neler ile,  hangi çevrede ve kimlerle gerçekleştirmem mümkün? ben her yerde ve herşey olamam. zamanım benim hayatım ve onu akıttığım yerler benim kendim olabildiğim yerler, herşeyin sahibi olamam ama benim arzularımı oluşturan, hayallerimi süsleyen şeylere sahip olmak için çabadayım...diyebilmek yaratım ve anlam bulmayı anlatabilir. 

Tüm bunlar çerçevesinde düşündüğümüzde; Otantiklik şunları kapsar; Hayatını kendine ait kılmaktır. Sorumluluk alabilmektir. Bir yola baş koyabilmektir. Korkarken cesaret gösterebilmek. oto – kendinden yola çıkmaktır. Ve çok sevdiğim cümle ki Otantiklik kendi hayatının yazarı olabilmektir. Kendimize ait olan , kendimize dair olandır. Kenimize ne kadar yakınsak, hissettiğimizi daha kolay açığa çıkarırız, fakat çevreyi çok önemseyip kaygılanırsak hissettiklerimiz rahat şekilde ortaya koyamayız. Hakikatimize yaklaştıkça kendimize yaklaşırız. Seçimlerimizle hayatımızı oluşturuyoruz. Sahip çıktıkça da kendimize yakınlaşırız.  Otantklik özgünlük, orijinallik değildir. İnsan hiçbir zaman özgün olamaz. Otantklik gözü karalık değildir. Çünkü insan her zaman korkar. Otantklik meydan okumak veya herkesin dediğinin aksini yapmak değildir.  İnsan her zaman etrafından etkilenir. Otanik olabilmek, otanik olamadığımız anları da kapsamaktadır. Otanik olmadığımız anları yakalamanın farklı yolları var: örneğin ; kendimizi yagılamalarımız, kendimiz hakkında küçümseyici konuşmalarımız. Otanklik bir ideal, bir hedef değlidr.  hiç bir zaman tamamen otantik olamayacağız. ama otantik olduğumuz anlar olacaktır. bu anlar .. yaşadığımız  “a-­‐ha” anlarıdır. Bu anlar   sadece   kim   olduğumuza   bir adım  yaklaşma  değil,  kim  olmak  istediğimize  ve    kim   olacağıma   dair   de   bir  temastır. Otantik olduğumuz kadar bulduğumuz anlamlarda otantik  olacaktır. 

Kendi anlamımızı, kendi otantikliğimizi ve kendi hayatımızı yaşayabilmek için diğerlerini görüp elalemin cümlelerinden mesafe alarak hayatı deneyimleyebilmek için kendini tanımak çok önemlidir ve yaşamaya değer bir hayat ancak kendin olabilmekten geçer. 

Yazılar