• birincicoguldanismanlik@gmail.com
  • Kartaltepe Mahallesi İncirli Caddesi No:72 Daire:12 Bakırköy/İstanbul
  • +90 501 048 96 18 / +90 543 714 17 10

Yazılar

VAROLUŞÇULUK ÖZDEN ÖNCE GELİR



“Varoluş özden önce gelir. İyi ama ne demektir bu? Şu demektir: İlkin insan vardır; yani insan önce dünyaya gelir, var olur, ondan sonra tanımlanıp belirlenir, özünü ortaya çıkarır.” der Sartre. Foulquie ekler, “Önce insan vardır, sonra şu veya bu adam.”

Kişi kendi yolculuğunda ,kedini tanıdıkça kendini var eder. Bu da birden olan bir şey değil süreç gerektiren bir olgudur. Bir değişim bir gelişim, bir dönüşüm sürecidir varoluş; belli bir kalıbı yoktur. Hakkında net bir şekilde konuşamayız.

Kendimizi tanıdıkça, karşılaşmalar yaşadıkça; önümüze her daim seçimler gelir. Kendimiz olma sürecimizde seçimlerimizle bir varoluş sürecidir. Benlik bitmiş değil, oluşmakta olan sürekli kendinden yine kendine doğru aşma şeklinde devam eden bir oluşumdur. Kierkegaard’a göre, insan oluş ve değişim halindedir. Varoluş hiçbir zaman verili ve olmuş bitmiş bir varlık değildir. Hem birey hem de gerçek durmadan değişir. Zamanın içinde değişen bir varoluştan söz ederiz. Belirsiz olan bir gelecek oluşturma süreci ,kendini oluşturma sürecidir. Çerçevesi belirli, kuralları olan bir varoluştan söz edilemez.

Sartre, “olmak” sözcüğünden bahsetmiştir. Olma hali bir zaman diliminde gerçekleşir ve değişime gebedir. Her geçen gün olmaya devam ederiz. Kierkegaard, göre, varlığın kendisi “kendiliğinden” önce gelir. Benlik bitmiş değil, oluşmakta olan sürekli kendinden yine kendine doğru aşma şeklinde devam eden bir oluşumdur. Bu sayede varoluşu akışkan kabul edebiliriz. 

Ayrıca özgürlük kavramı da kişinin kendini inşa sürecinde onu çevreler. Birey özgür eylemleri ve seçimleri ile özünü inşa eder. Özgürlük halimiz ile kendi varoluşumuzu aktif hale getiririz.

Varoluş, eylemlerimizin ve özgürlüğün ürünüdür diyebiliriz. Varoluşun temelini zorunluluk değil, özgürlük oluşturur. Sadece özgür olarak kendilerini seçenler, kendileri hakkında karar verenler ve seçimde bulunanlar varoluşlarına “ benimdir, benim yapımdır” diyebilirler. İşte tam bu benim seçimin, benim kararım benim sorumluluğuma cümleleri kişiyi özgür şekilde kendine yakınlaştırır. Yaptığı seçimlerin sorumluluğunu alan birey özgürdür. Kendini var eden bireydir. Kierkegaard derki; özgürsek sorumluyuz, sorumluysak özgürüz.

Özsüz, doğasız ve yazgısız kalan kişi ne olduğuna, kim olduğuna, nereye gideceğine, kim olacağına kendisi karar vermek, böylece kendi varoluş değerini yaratmak zorundadır. Sahipsizdir, yeryüzüne bırakılmış gibidir. Kendi kendisinin sahibi, inşa edicisi, seçicisi, kurucusu olma iddiasındadır. “Hiçbir şey değildir...kendisini nasıl yaparsa öyle olacaktır.” der Sartre. Bireyin kendisini aslında yaratmaz, kendini seçer diyebilirim.

Sartre’a göre, insan, insanlığın bütün değerlerini kendisi yaratır ve bunu tek başına yapar. Daha net söyleyecek olursam, insan Tanrı tarafından belirlenmiş bir öze sahip olmadığından, kendi özünü kendi yaratmak zorundadır. Bu da demektir ki, insan önce vardır sonra kendi istediği gibi olur. Kierkegaard’a göre, “ İnsan sonsuzluk ile sonlunun, geçici ile kalıcının, özgürlük ve zorunluluğun bir sentezidir”. İşte bu varoluşun en güzel ifadeklerindendir.

 İnsan kendi özünü yaratma sürecinde yalnızdır. Bu yalnızlık özgürlüğü ile de bağlantılıdır. Ve kendi özünü oluşturabilen tek varlık, bilinç sahibi olan insandır. Sonuç olarak, ara ara atıf yaptığım Kierkegaard ve Sartre gibi filozoflara katılarak, bilinç sahibi varlık olan insan da, özün, varoluştan sonra oluştuğunu eylemlerimizle  ve seçimlerimizle var olduğunu ifade edebilirim.

Yazılar