• birincicoguldanismanlik@gmail.com
  • Kartaltepe Mahallesi İncirli Caddesi No:72 Daire:12 Bakırköy/İstanbul
  • +90 501 048 96 18 / +90 543 714 17 10

Yazılar

DEPREM PSİKOLOJİSİ – Travmadan Nasıl Kurtulacağız?



RUHUMUZ ENKAZ ALTINDA…

Deprem çok büyük bir travma. Evimiz, iç dünyamız ,çevremiz sarsılıyor. Ev bizim için güvenli alan. Güvenli olduğumuzu bize hissettiren yer ve orası yıkılıyor. İki büyük alanda sarsıntı yaratıyor. Birincisi bireysel alan, kişilerin iç dünyalarında büyük bir sarsıntı yaratıyor. İkincisi toplumsal alan, toplumda hastalanıyor.

Depremin ilk oluştuğu andan itibaren ilk 2 hafta kurtarma dönemi. Burada psikolojik destekten çok lojistik desteğin sağlanması gerekiyor her anlamda. Arama kurtarma, beslenme ve barınma çok önemli. Bunların psikolojik bir boyutu yok gibi görünüyor ama aslında var. Bu yardımların nasıl yapıldığı , yardımın kendisi kadar önemli. O yardımı yapan kişimin yardım verdiği kişi ile kurduğu ilişki son derece önemli. Kimse sadaka istemiyor. Kimse başına bir şeyin atılıp gidilmesini istemiyor. Bizi öldüren şey sevgisizlik. Daha sonraki 3-4 aylık dönemde yavaş yavaş rahatlama  dönemi, bu dönemde  ruhsal yaraların sarılmaya başlaması söz konusu. Ondan sonraki büyük dönemde 5-6 yıla kadar uzayan büyük bir rehabilitasyon dönemi. Ve yeniden inşa dönemi.

Bu büyük travmadan herkes farklı etkilniyor. Enkaz altında kalıp kurtarılmış kişiler, yakınlarını kaybedenler, depremi yaşamış ve orda o travmaya maruz kalmış olan başka bir grup , bir başka grup depremi yaşamamış olan ama olup biten her şeyi izlemekte olan büyük bir grup var. Her grup travmatize oluyor. En son grup izleyenlerin travması ; bu düşünüldüğü kadar hafif değil, çünkü korku gerçekten daha etkilidir. Travma Sonrası Stres Bozukluğuna yakalanma ihtimalleri çok artacak.

Travmayı birebir yaşayan kişilerde üç grupta problem görüyoruz. Birincisi anılar; anılar tekrar ediyor. Gündüz bunları hayal ediyorlar, düşüncelerden kurtulamıyorlar. Gece rüya görüyorlar uyku bozuklukları başlıyor. İkinci olarak ;ciddi bedensel belirtiler ortaya çıkartıyorlar. Titremeler, kusmalar, yeme bozuklukları, kaygı ortaya çıkıyor. Üçüncü olarakta kaçınma davranışları başlıyor. Deprem travmasının onlara hatırlatacak her şeyden kaçmaya başlıyorlar. İnsanlardan, evlerinden, işlerinden. Bu travmayı tedavi etmek çok önemli yoksa kuşaklararası gelecek nesillere gidebilecek bir şey bu.

Böylesi büyük travmalarda empati kurmaktan söz edemeyiz. Zaten karşımızdaki kişi benim ne hissettiğimi bilmene imkan yok tepkisi verecektir. Çünkü sen orda yoktun , sen o enkazdan çıkmadın depremi sen yaşamadın. Doğrudur. Burada daha çok; yanında olmak, şefkat göstermek ve onun kendisini ifade edebilmesi için alan açmak önemli. Empati kurmalarından daha çok korkuyla kendilerine dönmelerinden bahsetmek lazım. Görüntülere bakamayan, bu konuyu düşünmekten kaçınan kişiler haline geliyor toplum. Ve fakat bu kişileri eleştirmemek lazım o kişilerin psikolojik sağlamlığı bu durumla yüzleşebilecek durumda değil. Her şeyden önemlisi şefkat, herkese anlayış göstermek gerekiyor. Kişilerin kendini ifade etmesini engelledikçe toplum hastalanıyor. Baskı ile kontrolle travma tedavisi olmaz. Travmatize olmuş kişilere akıl verilmez, bir takım düşünceler dikte edilmez , gereksiz cümlelerle teskin etmek onları yatıştırmaya çalışmak son derece tehlikelidir ve zararlıdır.

Yakınını kaybedenlere , travma yaşayanlara ne diyeceğiz, ölenlerin yakınlarına ne diyeceğiz? Herkesi kucaklayacağız. Her anlamda. Eğer çok uzak isek kelimelerimizle kucaklayacağız. Eğer bu yakınlık yeter kadar varsa sarılmaktan daha iyi yapacak bir şeyimiz yok. Aradığımızda; “Uygunsan senle konuşmak istiyorum.” Demek son derece önemli. İlişki kurmak bu. Deprem aileleri parçaladı , şimdi toplumu parçalıyor. Büyük bir yalnızlık duygusu ortaya çıkıyor. Yalnızlık duygusunu ortadan kaldıracak her müdahale psikolojik bir müdahale olacak. Ve iyi bir müdehale olacak.

Ciddi bir eleştiri ortamındayız farkederseniz, çatışma var. Bu çok zararlı. Gerçekleri konuşmayalım demiyoruz ,ama eleştirmek, çatışmak ,saldırmak başka bir şeydir; beraber düşünmek, birlikte sorunların altını çizmek , çözüm üretmek başka bir şeydir. Daha pozitif bir yerde durmamız gerekiyor. Deprem bir düşman olabilir mi? Deprem doğal bir gerçeklik. Ve haberimiz var bundan bekliyoruz, İstanbul depremini bekliyoruz. Düşman deprem değil, düşman hazırlıksız olmamız. Düşman unutmamız. Düşman bir çok ekonomik kaygılarla depreme dayanıksız inşatlar yapmamız. Herkes çeşitli düşmanlar getiriyor. Sonra öfkemizin neye olduğunu buluyoruz. Bu düşmanlara öfkemiz. Sorumlu biziz. Bu düşmanları biz yaratıyoruz veya destekliyoruz. Eğer bunu bilmessek insanlar öfkesini nereye yansıtacak bilmiyor. Ya birbirleriyle kavga ediyorlar; şu andan Suriyeliler Türkler ile kavga ediyorlar ; yöneticilerle halk kavga ediyor. Yöneticiler birbirleri ile kavga ediyor. Bunlara dikkat çekilmesi gerekiyor. Her şey planladığımız gibi olacak sanıyoruz. Olmayabilir bilinci yok.

Bu dönemde bütün televizyonlar bu haberleri veriyor ve çok korkunç görüntüler var. Bazı televizyonlarda cesetler dahi görülüyor. Çocukların bu görüntülerden uzak tutulması şart. Çocuklara bu tür travmatik görüntülerin izletilmesi uygun değil. İzlemek korkuya , kaygıya sebep oluyor. O kaygı ile kalması onun bütün hayatına yansıyabilir. Gece korkuları olabilir, altına kaçırmalar başlayabilir. Terör rüyaları, tikler olabilir. Anne babaların haberleri izlerken ya da konuşurken çocukların olmadığı saatlerde bakmaları iyi olur. Çocuklara gerçeği yansıtmamak doğru değil. “Bir problem var, hepimiz yaşıyoruz, orada insanlar zarar gördüler; ama yardımlar gitti, herkesi kurtarmaya çalışıyorlar, bizde yardım ediyoruz, daha da yardım edeceğiz. Sorun ve çözüm aynı anda sunulmalı çocuğa. Sorun var eee ne yapacağız, bilmiyoruz. Çocukları belirsiz, çözümsüz bırakmamamız gerekiyor. Neye inanırlarsa o gerçek olacak. Korunuyoruz duygusuna sahiplerse sağlam hissedecekler kendilerini. Yalnızım, belirsizim, annemde korkuyor, babamda korkuyor, herkes çaresiz ve durum çok kötü ; buna inanırlarsa bu ciddi bir ruhsal sınıra evrilebilir. Çocuğun gerçeği bilmesi ama çözümü de bilmesi, buna inandırmamız gerekiyor çocukları başka türlü koruyamayız.

Travmatize olduğumuz anlarda değerlendirme yetisi uykuya dalıyor. Durumun gerçekliği ile bağ kurmakta zorlanan kişiler, çeşitli sebepler olabilir. Travma kişileri paralize edebilir.

O insanlarla göz teması kurmamız lazım, o insanlarla tokalaşmamız lazım. Onlara sarılmamız lazım. Yakınlık en önemli tedavi edici faktörlerden biridir. Bu dünya da bağ kurmak için varız. Toplumdaki bütün kutuplaşmalar; afet durumlarında, savaş durumlarında çok zararlı oluyor. Kurtuluş Savaşı başarı ile veriydiyse bu birlikten olmuş olması gerekir. Biz içimizde parçalansaydık daha büyük boyutta muhtemelen ülkede parçalanacaktı. Depremde böyle bir felaket. Birleşmemiz gerekiyor. Bir çok gönüllü gitti. Çok farklı kültürden insanlar var. Çatışmaktan çok onları birleştiren bir yere doğru gitmesi gerekiyor. Söylemlerin yöneticilerin bunu yapması gerekiyor.

Buradan bir ders çıkarmak lazım. Birleşmek için, travmaya ihtiyacımız olmadığı bir bilince gelmemiz, mükemmelin biraz üstünde olur.

Uzman Psikolojik Danışman Deniz ALTINAY



Yazılar